
Dinçer çocukluğunu İzmir’de geçirdi, çok sevdiği elektronik mühendisliği eğitimi için geldiği Ankara’dan birçok İzmir’linin aksine kolay kolay kopamadı. Orada edindiği dostluklar hala hayatında önemli bir yer tutar. İlk işine Ankara’da, yerli bir firma olan Ortaş’ta başladı, bir süre sonra firmanın Ericsson tarafından satın alınması ile o da bir anda global bir firmaya geçmiş oldu.
Çok sevdiği mühendisliği ülkemiz şartlarında ancak birkaç sene yapabildi ve satış-iş geliştirme tarafına yöneldi. Global şirket dinamikleri onu da sonunda İstanbul’a savurduğunda henüz 30’lu yaşlarının başındaydı. Ericsson bünyesinde iş geliştirmeden, pazarlamaya, servis satıştan kontrat yönetimine birçok farklı pozisyonda uzun süre çalıştı, yurt içinde ve yurt dışında birçok projeyi başarıyla tamamladı.
Hayat bazen sürprizlerle doludur, kendini çok başarılı olarak düşündüğü hatta terfi beklediği bir dönemde Ericsson’da gerçekleşen bir küçülme neticesinde işsiz kaldı (henüz öz farkındalıkla ilgili yeterince bilgi sahibi değildi sanırım o dönemde). Ama kapanan bir kapının ardından açılan onlarca kapı vardır derler ya hızlıca Hewlett Packard’da yeni görevine başladı, burada da beş yılı aşkın bir süre satış yöneticiliği yapmanın ardından Oracle’a geldi ve on yılı aşkın zamandır burada farklı satış ekiplerinin yönetiminden sorumlu.
Hayatında yaşadığı en dalgalanmalı döneminde yoga ile tanıştı. Önce biraz çekinerek ama merakla başlayan dersler hayatında önemli bir yer tutmaya başladı. Gerçekten farklı hissediyor, gelen zorlukları çok daha kolay karşılıyor, uzun zamandır ihmal ettiği bedenine çok daha fazla önem veriyordu. O dönemde hayatında çok önemli yer tutan hocası Chris Chavez ile Cihangir Yoga’da tanıştı, ondan hem yoga temel hocalık eğitimini hem de ileri düzey eğitimlerini aldı. Ardından Banu’yla tanışmasıyla beraber hayatına Nefes ve Zihin koçluğu kavramları da girmeye başladı.